30 Aralık 2009 Çarşamba

Annemin sandığı


Ben küçükken evimizin en gizemli parçasıydı o. Annemin sandığı. İçinde çeyizlerinin olduğu, bir de bolca babamın askerde anneme yazdığı aşk mektuplarının...
Benim için gizemli bir dünyaya yolculuktu adeta. Her açışımda onu, hiçbir şeyin yerini bozmamaya özen gösterirdim. Defalarca karıştırdığım bu sandığı her karıştırdığımda yine ilk kez karıştıryormuşcasına sevinirdim.

Bu sandıktaki her bir parça geleceğimle ilgili dilekti adeta. Annemin çeyizlerinin her birinde kendi geleceğimi hayal etmeye çalışır, kendi çeyizimi görürdüm her elimi attığımda.

Ve babamın mektupları...

Gelecekte böyle bir aşkım olacak mı dedirtirdi bana. Evli bir adamın askerden çocuğunun annesine yazdığı bu mektuplar günümüzün sıradan, günü birlik aşklarına taş çıkartacak gerçek sevgiyi, romantizmi barındırırdı içinde.

Buram buram özlem, buram buram sevgi kokardı bu mektuplar. Bir adamın çocuğuna ve karısına olan koşulsuz, gerçek sevgisiydi onlar.

Ve hayallerim vardı benim o sandıkda. Sanki herşey anne ve babamın yaşadığı gibi olacaktı. Hayat onların hayatına benzeyecekti. Benim de böyle bir sevgim, böyle bir eşim olacaktı. Bir yastıkta kocayacaktık. Bir de çocuğumuz olacaktı, hatta iki. Tek çocuktum ya, zordu ya tek olmak, bundandı ikinciyi de o hayallere sığdırmam.

Ve hayat annemin sandığındaki gibi sunulmadı bana. Ya da ben sandığıma yanlış gerçekleri koydum, kimbilir.

Ben mi beceremedim bu sandık işini, hayat mı tuhaf davrandı bana bilmiyorum ama...Başka başka sandık hikayeleri düştü benim payıma. Bir yastıkta kocanmayan, tek bir çocuk bile olmayan.

Hayat...

20 Aralık 2009 Pazar

sarı biber


Biberi çok severim, hele acıysa. Tatlısına hiç rağbet etmem, ot gibi gelir bana.
Bilirsiniz önemli bir sebzedir kendisi, sofraların vazgeçilmezi. İster salça olarak tüketin, ister taze ama illa ki katarsınız her yemeğe.
Yeşil biber “C” vitamini anlamına gelir aynı zamanda. Kırmızıyı bilmiyorum, çok da önemsemiyorum, sadece tadını seviyorum.
Bugün ise “acı”sının tadı damaklarda değil ruhlarda!
Tanıdığım “eskiden” evli birinin “eskiden beri” sevgilisi kendisi, en “sarı biber” kişi.
Bakınız gap.gov.tr’ye göre biber çeşitlerimize, hangisi uyar sizce bu hatun kişiye?
Sivri Biberler: Bu grupta uzun, narin yapılı, genelde orta koyulukta yeşil renkli, ince duvarlı, genelde tatlı bazen acı biberlerle, daha koyu yeşil, daha kalın duvarlı, oldukça sert dokulu, daha kısa boylu, acı ve tatlı çeşitleri içeren uzun koyu yeşil biberler yer almaktadır.

Evet, evet, sanırım o da oldukça narin, ruhu değilse de iskeleti evet! Kalbinin olduğu yer ise oldukça sert dokulu ki bu kadar kalpsiz davranabildi. Olabilir mi dersiniz?

Çarliston Biberler: Uzun biberler yer almakla beraber daha iri, daha kalın duvarlı ve etli olduklarından ayrı bir grup teşkil etmektedirler. Sarı ve yeşil renkli çeşitleri olduğu gibi lezzetleri de acı veya tatlı olmaktadır.

Duvarları ne kadar kalınlaşmıştır bilemedim ki.

İri kırmızı Biberler: Uzun, kırmızı renkli biberlerin bulunduğu gruptur. Özellikle acı olanlar daha ziyade kırmızı toz biber üretiminde ve aynı zamanda pastırma yapımında geniş ölçüde kullanılır. Bu grupta yer alan daha tatlımsı çeşitler ise çoğunlukla biber salçası yapımında ve evlerde özel şekilde hazırlanan turşu yapımında kullanılır.

Bizimki iri değil, rengi de belli değil. Hani vardır ya rengini belli etmeyen insanlardan, kendisi onlardan. Yok bu da değil.

Dolmalık Biberler: Yuvarlak iri biberler grubunu teşkil eden bu biberler sarı veya muhtelif tonda yeşil renklidirler. Renk, irilik ve duvar kalınlıkları oldukça değişiklik gösterir.

Yok, bu kesinlikle değil. Bizim eskiden evli adam kesinlikle “sarı”sını sever ama “dolmalık” olanını değil. Dolmayanları daha makbuldür kanımca.

Domates Biberleri: Şekli domatese benzediğinden bu isimle anılmaktadır. Kırmızı renkli, dolgun etli ve tatlı lezzetli olan bu biberler ülkemizde salça üretiminde kullanıldığı gibi içi doldurularak turşu halinde değerlendirilmektedir.
Bu en faydalısı ve ona en benzemeyeni sanırım. Zaten “fayda” olan şey “zarar” verir mi bir başka can’a, gözüne soka soka?
Konik Biberler: Yeşil veya sarı renkli, kalın duvarlı, çoğunlukla tatlı bazen acı olan bu biberler tamamen kızardıklarında daha ziyade biber salçası ve kırmızı toz biber yapımında kullanılır.

Bunlar ince, uzun ise tam da bizimki işte! Hem sarı, hem acı, hem acıtıcı! Bulduk mu ne? Sizce?

Hangisi bilmem ama başka bir kadına bile bile, isteyerek acı çektiren ve bunu gerine gerine etrafına ilan eden bu “sarı biber” bu dünyadaki en “acı” biber...
Yolun açık olsun senin ve seni “yiyenin”...

Angut olmalı...


'Bakma öyle angut gibi..' deriz birisi bir şeyi anlamadığı, boş boş baktığı zaman. Hatta genelde dalga geçmek için kullandığımız bir kelimedir.
Angut aslında bir kuştur. Ve öylesine sevgi dolu, öylesine başka türlü bir ruhtur ki her birimizin birer angut olası gelir.

İnternetten gelen bilgiye göre:
"angut kuşu, aslında çok ürkek bir hayvandır. Ancak bu kuşlar eşlerine öylesine bağlıdırlar ki eşi öldüğü zaman öylesine derin bir yasa girerler ki eşinin başından bir dakika ayrılmazlar. Yanına yırtıcı bir hayvan da gelse, herhangi bir başka canlı da asla eşinin ölüsünü terk etmezler, daha doğrusu asla eşini terk etmezler.
Gözleri eşlerine dikili, ölene kadar nöbet tutarlar. Kendileri de ölene kadar..."

Nasıl bir sadakat, nasıl bir sevgi değil mi? Hem de yemin etmeden. Biz insanlar gibi türlü türlü sözler vermeden. Gerçek sevgi lafta değil davranışlardadır demek ki.
Bu canlıların yaptığı en büyük angutluk ise aslında sevdiğinin ölüsünü bile kendini ölüme bırakarak terk etmemesidir.
Günümüz aşklarına bakınca insanın angut bir eş, sevgili edinesi geliyor. Fazla fazla büyük laflar etmeyen, angut gibi özgür ama bağlı olan, yan yana uçan, ekmeğini bölüşen, birbirini asla yalnız bırakmayan ve ölümcül bir sadakatla bağlı olan. Tamam, ölüm kısmı biraz fazla kabul ediyorum ama oraya kadar herşey harika!
Angut kuşlarına daha fazla haksızlık etmemeli. Dalga geçmek bir yana, onları örnek almalıyız hatta.
Angut bir hayat arkadaşınız olmalı. Sadık, sevgi dolu, aşık ve asla sizi bırakmayan!
Angut bir hayat arkadaşınız olmalı. Boyundan büyük sözler vermeyen, aşkını sözlerle değil davranışlarıyla ispat eden. Angut kadar konuşsa yeter. Hatta hiç konuşmasa ama gerçekten sevgi dolu davransa.
Angut bir hayat arkadaşınız olmalı. Gözü dışarda olmayan, gözü eşinden başkasını görmeyen.
Angut bir hayat arkadaşınız olmalı. Sizin için ölümü göze alan.
Angut olmalı...

Özgün Öztürk, 21 Haziran 2009, Yeniasır

9 Aralık 2009 Çarşamba

özgür bırak.

Sevmek istedim sadece bir insanı ve sevdim
Adamak istedim ona kendimi ve adadım
Sevmesini istedim sadece beni ve sevdi
Sadık olmasını istedim bana ve o aldattı

Bu adam bu hayattan,
Bu adam benden ne istiyor?

Nefessiz kalıyorum böyle anlarda
Değer verdiğin birinin sana hiç değer vermemesini, vermediğini algılamak belki de seni nefessiz kılan
Onun çok rahat oynaması seni saatlerce titreten
seni hep kullanmış olması...
Kimbilir...

Allah bilir...
Bir gün ben de bilirim

Ve sana hayatta herşeyin iyisini dilerim
Sana ve sevdiğine
Ya da seviyormuş gibi yaptığına, yapacaklarına