20 Ekim 2010 Çarşamba

Seni seviyorum, sana rağmen...


“Neden seviyorsun beni?” der sana.
Nedeni mi olur sevmenin dersin ona.
Anlamaz seni.
Sevmek nedensizdir halbuki.
Ne kuralları vardır seni kalıplara sokan.
Ne kalıpları vardır senin içinde olman gereken.
Sadece sevgidir o.
O olduğu için,
Var olduğu için.
Onu seversin.
Ona rağmen.
Tüm “eğer”leri hükümsüz kılan.
Tüm “çünkü”leri yok sayan.
Seversin onu,
Kendine rağmen.

Seni seviyorum,
Sana rağmen,
Sen olduğun için,
Var olduğun için…
Dersin.
Anlamaz.

Sahibim benim!


Son noktayı bugün bir arkadaşım koydu. Biraz dertleştik. Görüşmeyeli yaşananları paylaştık.
Ben “Diyorum ya bir köpeğin ruhuna sahibim ben. Bundandır yaşadıklarım” deyince teşhisi koydu:
“İlla bir sahibim olsun diyorsun yani…”Budur aslında konunun ana fikri. Bunu nasıl gözden kaçırmışım ki ben? İşin hep başının okşanması, “Yaşasın sevdi beni, bu kez herşey harika olacak. Beni sevecek, sayacak. Herşey çok güzel olacak” diyerek peşine takılma ve finalde tekmeyi yeme kısmına odaklanmışım ben ama…
İşin özü “Sahibim olsun” hadisesiymiş aslında.
Tıpkı bir köpek gibi…
İlla da sahip arama hali.
İlla bir sahibin olsun ama aslında tüm işi sen yap hali. Onu sev, say, düşün, koru, hayatını ada.
“Sahipsizim, Sahip Sen’sin” diyorum yani.
Mesele bu ruh halini aşabilmekte.
“Sahipliyim, Sahibim Benim” demekte.