6 Ekim 2010 Çarşamba

Yeşilimi aldılar benden


Ben küçükken ve annemin biricik kızıyken, ki hala öyleyim, bir oyun oynardık annemle.
Sarılırdık birbirimize, annem söylerdi ben tekrarlardım:
- Canim kızım
- Canim annem
- Tatlı kızım
- Tatlı annem
- Güzel kızım
- Güzel annem
- Melek kızım
- Melek annem
- Bal kızım
- Bal annem
Sonraaaa:
- Çişli kızım
- Çişli annem
- Boklu kızımmmm
- Boklu annemmmm
derken ben, annem başlardı beni gıdıklamaya. Zaten burada gıdıklamanın geleceğini bilen ben “boklu annem” derken kıkır kıkır kıkırdardım, sonra da patlatırdım kahkahayı.
Bu oyunu hemen hemen hergün oynardık canım annemle. Hergün ve üst üste birkaç kere.
O her cümlede, sarılmışken birbirimize, kokumuzu duyar, sevgimizi hissederdik.
Dünyada sadece melek annem ve ben olur, bir olurduk sanki. Öylesine mutlu, öylesine huzurlu, öylesine sevgi doluyduk ki…
Bu sevgi dolu ailede doğduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum ben.
Sanırım onların bu güven dolu sevgisi bana tüm yaratılana güvenmeyi ve sevmeyi öğretti.

“İnsana dair hiçbir şey şaşırtmaz” demişti günün birinde bir zamanlar çok saygı duyduğum birisi. Beni ise her seferinde yeni bir şaşkınlığa uğratıyor hayatıma giren her yeni kişi…

Ve bugün yeşilimden ayrılmışken ben, hayatımın rengine yasak getirilmişken, özlüyorum çocukluğumu, özlüyorum kıkırdadığım oyunlarımı, sadece oyun kaygımı…