31 Ocak 2010 Pazar

Yürümeye devam et...


Zor bir yol bu hayat denen yol. Hele ki inandığınız şekilde yürümek gayretindeyseniz...Yıllar önce yazdığım ama çaresizliğe düştüğümde bana güç veren yazımı paylaşmak istedim. Umarım sizlere de güç verir, gerektiğinde...
- - - - - -
Öğretmen çocuğuyum ben.Her ikisi de öğretmen. Biri Türkçe, diğeri edebiyat. Sanmayın ki bu yazının bunlarla ilgisi var. Bir başlangıç yapmaya çalışıyorum sadece.

Ne çok tayini çıkardı anne ve babamın. Babam önden giderdi, biz ‘eş durumundan’ arkadan.

Tam yetiştik, yerleştik derken, kuşlar haber salardı bir yerlere, tekrar düşerdik yollara. Bu tayin-yerleşmelerin birinde, Simav’ın bir köyünde oynadım ben. Her çocuk gibi sokakta.

O günlerden bir gün bu çocuk ben, çocuk kalabalığın bağırışlarına koştum. Kocaman bir çukur, boyumuzdan büyüktü.

Hayal meyal hatırladığım, bu kocaman çukurda bir küçük kaplumbağa. Avaz avaz bağırıyorlar, çığlık çığlığa taş atıyorlar.

Kaplumbağacık olduğu yere sinmiş. Zaten kocaman çukurun içinde, zaten çıkmasına imkán yok, zaten başında devler bağrışıyor.

Sonra hepsi birden taş atmaya başlıyorlar. Taş atıyor, eğleniyorlar. Kaplumbağa düşman olmuş sanki. Bir taş o küçük kaplumbağanın kafasına isabet ediyor. Kanıyor.

Kaplumbağanın başının yanından kanlar sızıyor. Orada, o anda benim de başımdan kanlar akıyor, yüreğim acıyor.

Daha fazla bakamıyorum. Hiçbir şey de yapamıyorum.

Dönüp arkamı yürüyorum, yürümüyor koşuyorum, koşmuyor kaçıyorum. Utanıyorum. Kaplumbağadan utanıyorum.

Yardım edemediğim için utanıyorum. Uyduğum, çoğunluğa ses çıkaramadığım için utanıyorum. Çocuk ben, çocuk kalbimle bu yapılanın yanlış olduğunu biliyorum.

Ne zaman bir kaplumbağa görsem, ben o günü hatırlıyorum.Ben o kaplumbağayı ve başından sızan kanı hatırlıyorum.

Ve kendi kendime söz veriyorum:

Kalabalıklarda bir kişi kalsan bile, yolunda yürümeye devam et.

Kalabalıklarda bir kişi kalsan bile, sen bildiğini yap.

Tüm kalabalık seni taşlasa bile, başın kanasa bile, canın yansa, yüreğin ezilse bile, korkma onlardan. Haklı görme onları.

Kalabalıklarda bir kişi kalsan bile, sen şahsiyetli ol, rengini belli et, insan gibi insan ol.

Varsın onlar taşlasın seni. Çılgınlar gibi bağırsınlar. Kıstırıp seni, boyundan büyük bir çukurun içinde, hep beraber taşa tutsunlar. Çıkamayacağını bile bile sahte zaferlerini, çığlıklarla kutlasınlar.

En azından inandığın yolda, inandığın biçimde, o kocaman çukurun içinde şahsiyetli bir ölümün olur. Sen yürümeye devam et...

28 Ocak 2010 Perşembe

İşte öyle bir şey

Sabahları pencereyi açarsın,

Bir anda içeri temiz hava dolar ya.

Hani o hava mis kokar,

Enerji kokar, tazelenme kokar ya.

Derin derin içine çekersin,

Seni gülümsetir,

Hafif ürpertir,

Ve muhakkak iyi hissettirir ya.

İşte sen o havasın.

Sadece var olduğu için bile gülümseten,

Enerji veren, tazeleyen,

İyi hissettiren,

Meleksi bir nefessin sen.

Nefes aldığım her anda beni dolduran,

Var olduğu için şükrettiğim…

İşte öyle bir şeysin sen.

2812