4 Kasım 2010 Perşembe

Neye inandırırsan


Bu erkekler herşeye inanıyor mu ne?
Bir adamı seversiniz,
Verirsiniz de verirsiniz.
İşiniz gücünüz olsa bile evde geyşa ile köy gelini arasında bir kıvamda dolanırsınız, erkeğinize(!) hizmet edersiniz.
Belki bilinçaltımıza yerleştirilmiş cici kız rolüdür bu,
Belki harika kadın olunca beni aldatmaz dürtüsü,
Belki de sadece sevgi.
Ama siz verdikçe,
Siz hizmet ettikçe,
Baş tacı yaptıkça,
Adam inanır size.
İnanır bulunmaz hint kumaşı ile dünyanın sekizinci harikası arasında bir şahsiyet olduğuna.
Ve sizi beğenmez olur bir anda.
Ya aldatır
Ya terk eder
Ya ezer.
Ama illa ki hamuru şekil değiştirir,
Ve illa ki ilişki biter.

Belki de bu yüzdendir erkeklerin kendilerine “köpek” muamelesi yapan kadınların peşine takılmaları,
Onlarla beraberken bile sürekli “daha iyisi var mı” arayışında olan kadınlara kul köle olmaları.
“Köpek” olduklarına inanmaları, inandırılmaları.
Neye inandıracağınız ve nasıl muamele göreceğiniz size kalmış yani.

Amy Sutherland işin kitabını yazmış. Erkeğinizi nasıl bir köpek gibi eğitirsiniz?

Ötekileşmişler


Ötekilerin kötülüğü acıtmaz seni.
Adı üstünde onlar "ötekiler"dir,
dış kapının mandallarıdır.
önemsiz kişiliklerdir.
Peki ya "inandıkların"?
"Yakın" sanıp halden anlar dediklerin?
Asıl onlar kanırtır hayatının yüklerini ve seni sıradanlaştırdıklarında.
Ve kızamazsın bile onlara.
Onlar anlamasa da seversin çünkü,
"yakınım" demişsindir bir kere.
seversin yüreğinde kocaman bir eziklikle.
Kabullenirsin sessizce ruhun avaz avaz haykırsa bile.
Bilirsin bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, artık o eski bağ hiçbir zaman kurulmayacak.
Onlar hala yakındır,
ama gizlice ötekileşmiştir.
Canın acır sadece.